Ametist tarihte her zaman koruyucu olarak bilinen bir taş olmuştur. Hz. Musa ‘Tanrının Ruhu’ olarak, adlandırdığı bu taşı yanından ayırmamış ünlü Rus hükümdarı Büyük Katerina bu taş için Urallara binlerce madenci göndermiş, eski Yunanlılar ‘amethystos’ olarak adlandırdıkları bu taşı kendilerini koruması için evlerinde tutmuşlardır.Diğer birçok kültür de bu taşa anlamlar yüklemiştir; öldükten sonra mezarlardaki bedenleri kötü ruhlara karşı koruması için, savaşta ve avda iyi şanş getirmesi için, şeytani ruhları kovmak için kullanmışlardır. Eski bir yunan düşünür Hieronymus’un rivayetine göre kartallar yuvalarına yavrularını yılanlardan korumak için bir parça ametist bırakırlardı.
Sertlik derecesi 7.0 olan olan ametist doğada demirle karışık halde bulunur. Aslında sahip olduğu bu derin mor rengi demire borçludur. Ancak ihtiva ettiği demir ne kadar çok ise ışık geçirgenliği bir o kadar azalacaktır. Bu sebeple mücevherlerde kullanılan ametistlerin ışığı geçiren ve parlayan taşlardan seçilmesi zorunludur. Rengin doygunluğu ise kesim yüzeylerinin geniş ve az sayıda tutulması ile sağlanır. Ametistin ilginç bir özelliği de ısıtıldıkça rengini değişmesidir. 250 dereceye kadar ısıtılan ametist parlak sarı rengine, 400 dereceye kadar ısıtılan ise renksiz bir hale döner.
Yeryüzündeki en kaliteli ametist cevheri Amerika kıtasındaki yataklardadır. Hatta milattan önceye dayandığı kanıtlanan Aztek mezarlarında günümüzde bile bulunamayan kalitede ametist taşlara rastlanmıştır. Halen bu eski medeniyetin bu taşları nereden çıkardığı tespit edilememiştir.
Günümüze dek bulunan en zengin ametist kaynağı Brezilya’da Rio Grande Do Sul’da ortaya çıkarılmıştır. 10 – 5 – 3 metre ölçülere sahip kaynaktan koyu renge sahip kaliteli ametist çıkarılmıştır. Bu kaynaktan çıkarılan 200 kilogramlık yekpare ametist kristali halen Washington Müzesi’nde sergilenmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder