Sart Çayı'nın getirdiği altınları işleyerek, sanat ve bilimde zengin bir uygarlık yaratan Lidyalılar ilk kez elektrondan para basmışlardır. Lidyalıların Manisa yakınlarındaki başkentleri Sardes’te Paktolos çayından topladıkları altını işledikleri atölyeleri ile satış dükkânlarının kalıntıları burada sürdürülen arkeolojik kazılarla gün ışığına çıkartılmıştır. Eski Çağ’da Paktolos çayı gibi altın taşıyan ırmakların sığ kıyılarına koyun postları gerilip ırmağın getirdiği altın zerreciklerinin bunların üzerinde toplanması sağlanmıştır. Elde edilen altın, gümüşle karışıktır. Elektron adı verilen altın-gümüş karışımı ilk kez Sardes’te rafine edilerek saf altın elde edilmiştir.
Bu dönemde batı Anadolu’da Mısır ile gelişen ilişkiler sonucu takılar üzerinde Mısır kökenli figürlere de rastlanmaktadır. Yarı değerli taşlarla yapılmış, Mısır kültüründe öteki dünyada yeniden hayat bulma sembolü olan skarebe (pislik böceği) biçimli yüzük kaşları ve mühürler sıklıkla kullanılmıştır.
Lidya uygarlığı M.Ö.6.yy’ın ilk yarısında, Batı Anadolu kültür ve sanatının merkezi olmuş Mısır dışında Helen ve Pers kültürleriyle de yakın ilişkiler geliştirilmiştir. Bu dönemin
zenginliği, “Karun kadar zengin” deyimiyle günümüze ulaşmıştır. Lidyalıların büyük bir bölümü kral mezarlarında gün ışığına çıkartılan altın, gümüş, bronz ve yarı değerli taşlardan
çok sayıda kap kacak, litürjik eşya ve takı örnekleri “Karun Hazineleri” adı ile tanınmakta ve Uşak Müzesi’nde sergilenmektedir.
Persler M.Ö. 547 yılında Lidya’yı ele geçirince neredeyse tüm Anadolu Pers egemenliğine girmiştir. Sardes ve Çanakkale Boğazı üzerindeki Lapseki Pers işgalindeki Anadolu’nun iki önemli kuyumculuk üretim merkezi olarak en az iki yıl süreyle daha önemini sürdürmüştür. Anadolu’nun Doğu sanatı ve desenleriyle tanıştığı bu dönemde değerli ve yarı değerli taşların kullanımı artmıştır. Bu taşların güzel ve etkileyici görünümlerinin yanı sıra her taşın kendine özgü bir gücü olduğuna da inanılmıştır. Bu dönem takılarında sıkça kullanılan üçgen ve baklava gibi geometrik şekiller, Perslerin dinsel inancı olan karanlık ve aydınlığın, iyilik ve kötülüğün sürekli çarpışma halinde olduğu Zerdüştlük’teki kutsal üçleme ile bağlantılı olmalıdır.
Sfenks, Hippokampos (kanatlı denizatı) ve diğer karışık yaratıklar, skarabe, deniz salyangozu gibi figürler ile renkli taşların ve renkli taş taklidi camların takıda yoğun olarak kullanılması tümüyle doğuya özgü bir zevkin Anadolu’daki yansımalarıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder