Aslında herkesin adını bildiği fakat suretini çoğu kişinin bilmediği bir tarihi varlığımızdır Kaşıkçı Elması. Efsane taşlar bölümümüze bu taşı eklemedim çünkü ayrı bir yazıda çok daha ayrıntılı olarak yazmak istedik.Kaşıkçı Elması dünyada paha biçilemeyen en değerli 22 taşın içerisindedir. 86 CT ağırlığında ve 49 adet pırlanta ile bezenmiştir.
Kendi halkımız tarihine bu kadar ilgisiz iken ülkemize gelen turistler bu mücevheri görmeden ülkelerine dönmezler. Bu tarihe ilgisiz cümlesi hoşunuza gitmeyebilir fakat maalesef Uşak'da bulunan Karun Hazineleri'ni de ülkemizden çaldırıp 1985 senesinde New York'ta şans eseri sergilenirken görünce aklımıza gelip geri istemişizdir. Sonra geri alıp Uşak Arkeoloji Müzesi'ne sığmadığı için bahçesine istifleyip birde bu şekilde çaldırmışızdır. Neyse bu can acıtan konu çok uzun başka bir yazıda daha detaylı olarak anlatırız.
Kaşıkçı Elması'nın saraya nasıl girdiği hakkında bilgiler maalesef rivayetten öte değildir. En bilinen ve taşa bize göre en yakışan rivayet aynen şöyle ...
1699 yılında o dönemde Eyüp semtindeki Eğrikapı çöplüğünden geçen gariban bir adam parlak ve kocaman bir taş bulur. Ve hikaye burada başlar ...
Adam parası olmadığı için bu taşı vererek 3 adet tahta kaşık alır. Tabii ki taşı alan esnafın da ne olduğu , değeri gibi şeylerden haberi yoktur. Ve taşı bir kuyumcuya göstermeye karar verir. Kuyumcu taşın değerli birşey olduğunu anlar ama kaşıkçıya belli etmez ve " on akçeden fazla etmez " der. Kaşıkçı da aklı sıra kazançlı bir alışveriş yapıp taşı satar. Kuyumcu ,bir arkadaşına gidip fikir almak değerini tam olarak öğrenmek ister ve arkadaşının yanına gider. Diğer kuyumcu dostu da taşı inceleyince ne kadar değerli e olduğunu anlarlar ve aralarında anlaşmazlık çıkar.Durumu kuyumcubaşına söyleyeceğini söyleyerek, DOSTU susma payı ister ...Malum çıkar dünyası. Sus payı vermeyi kabul eder fakat miktarda anlaşamazlar.
Ve olay kuyumcubaşına intikal eder. O da her ikisine de birer kese sus payı altın vererek elması ellerinden alır. Tabii silsile burada bitmez. Bu olay bir şekilde dönemin sadrazamı Köprülü Mehmet Paşa'nın kulağına gider. Mehmet Paşa taşı almak için harekete geçecek iken Padişah Dördüncü Mehmet 'de olayı duymuştur ve bir ferman vererek taşı saraya getirtir.
Elinden elması alınan kuyumcubaşına , kapıcıbaşı rütbesi ve 1 kese altın bahşedilir. Ve sonunda elmas güvenli ve değerini bilecek ustaların eline düşmüştür. Bildiğiniz gibi elmasta faset yani kesim çok önemlidir. Taşın en mükemmel şekilde parlaması için en doğru şekilde traşlanması gerekmektedir. Günlerce tartışarak düşünerek sonunda karar verip elması şimdiki hali olan Kaşıkçı Elması olarak keserler. Bu şekilde Osmanlı Hazinesi'ndeki yerini alır. Elmasın günümüzdeki haline yani montüre işlenip mücevher halini alması ise taşın saraya girişinden tam 140 yıl sonra tahta çıkan 2. Mahmut tarafından sağlanmıştır.
Biraz Brezilya dizisi gibi bir hikaye belki ama aslında bu tarz taşların her zaman tarihleri bu şekildedir. Tarihlerinde devamlı el değiştirilir ,çalınır bazen yüzlerce yıl ortadan kaybolurlar ama eninde sonunda insanların karşısına çıkıp kendilerini hatırlatırlar.
Bir diğer rivayet ise Napolyon'dan geldiğinden bahseder ...
Efsaneye göre 1774 yılında Pigot adında bir Fransız subayı, bu elması Hindistan'ın Madaras Mihracesi'nden satın alıp Fransa'ya götürür. Bir zaman sonra tekrar satılığa çıkartılan elması Napolyon'un annesi satın alır ve uzun süre göğsünde taşır. Ne var ki, Napolyon sürgüne gönderildiği zaman, oğlunu kurtarabilmek için, annesi de elması mecburen satılığa çıkartır. İşte o sırada, Fransa'da bulunan Tepedelenli Ali Paşa'nın bir adamı, paşa adına 150 bin altın ödeyerek elması satın alır ve paşaya getirir.
II. Mahmud zamanında, Tepedelenli Ali Paşa, devlete karşı ayaklandığı gerekçesiyle öldürülür, paşanın varlıklarına el konulur ve tüm mal varlığı Osmanlı Hazinesine gönderilir. Böylelikle, Napolyon'un annesinden satın alınan "Kaşıkçı Elması" hazineye girmiş olur.
Bu milli değerimizin artık hikayesini de bildiğimize göre Topkapı Sarayı'na gidip Kaşıkçı Elması'nı izlerken gözlerinizi kapatıp hikayesini aklınızda canlandırabilirsiniz ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder